Geçen ayki sayfa görüntüleme sayısı

25 Kasım 2010 Perşembe

Kendinden ve kendiliğinden ekonomik yaşamak...

Orhan Veli bir şiirinde, hava bedava, su bedava diye yazmıştı. Artık nüfusun gün geçtikçe katlanarak büyüdüğü ülkemizde havanın da, suyun da bedava olmadığı günleri yaşamaya başladık. Annem çocukken yıkanırken susadığında, musluğa ağzını dayayıp su içtiğini anlatır, ama ne biz ne de çocuklarımız bunu yapmıyoruz artık. Aksine içilebilir suyu artık para ile, şişelenmiş olarak almaya başladık.
Evimizin her yanında elektrikle çalışan aletler var, bu da elektrik tüketimini arttırıyor, sonuçlar bize nükleer santraller olarak dönmeye başladı. Her ne kadar çevresini, köyünü, toprağını, doğayı seven köylüler rap de yapsa, şehrin göbeğinde doğadan bihaber yaşayan kentli kliması için daha fazla elektrik  istiyor.
Ne su ne de hava artık bedava...Demek ki bunları da artık ekonomik kullanmalıyız.
Çocuklarımıza küçük yaştan suyu boşa akıtmamanın, elektriği boşa yakmamanın önemini anlatabilirsek, çocuklarımızdan ödünç aldığımız bu dünya için bir şeyler yapmış olabiliriz.
En kısa mesafelere yürüyerek gitmek, bir kat için merdiveni kullanmak... Gün içinde hiç farketmediğimiz, ama yaparsak ülke ekonomisine katkı sağlayacak ufacık adımlar ve bir kez daha hatırlayalım,  en uzun yollar bile ufacık bir adımla başlayarak aşılıyor. Ülkemizin refahta olması demek, bizim de refahta olmamız demek...
Amerika'da yapılan bir araştırmada kredi kartı ile yapılan market alışverişlerinde daha fazla abur cubur satın alındığı ortaya çıkmış. Artık kredi kartını hayatından çıkartma kararı almış olan ben de bunu deneyimledim. Elimde nakit para olduğunda, otomatikman ne kadarına yeter, ihtiyacım nedir diye düşünmeye başladım. Yani kısaca ekonomik yaşamak için kredi kartını hayatımızdan çıkartmamız yeterli. Bu kadar basit. Haaa, eğer çıkartamam kesinlikle diyorsanız, ya büyük bir borç batağının içindesiniz ve geleceğinizden para çekiyorsunuz ve o parayı asla göremeyeceksiniz ya da kredi kartına bağımlı oldunuz, acilen tedavi görmeniz gerekli.
Başka, başka, başka ne olabilir?
Belki arkadaşlarla kitap değiştokuşu, belki çocuklarınızın küçülmüş giysilerini sevdiğiniz bir arkadaşınıza vermeniz, belki de ufacık deliği olan bir çorabı onarıp kullanmaya devam etmeniz. Babaannemin yüksüğü vardı, bütün çoraplar onarılır, gömlek yakaları ters yüz edilirdi. İşte o zamanlar bolluk dönemleriydi, çünkü hiçbir şey boşa gitmez, çöpe atılmazdı. Belki 40 çeşit ekmek yoktu, ama bayat ekmekten yapılacak 40 çeşit yemek türü vardı. İnsanlar ellerindekinden dünyaları yaratma yeteneğine sahipti. Şimdi ise çevremizdeki dünyalara bakarken, kendi dünyamızda bir hapishanede yaşıyoruz.
İhtiyaç mı, istek mi?
Eğer bu sorunun yanıtını dürüstçe verebiliyorsanız, ekonomik yaşamak diye bir kalıbın içine girmezsiniz, çünkü zaten otomatikman ekonomik yaşıyorsunuzdur.
Düşünsenize, sadece ihtiyaçların karşılandığı bir yerde ne kadar çöp çıkabilir ki? Mc Donalds'ın tüm paketleme çöplerinin olmadığı bir dünya, poşetlerin olmadığı bir dünya...Ekmeklerin atılmadığı, yemeklerin dökülmediği bir dünya, evdeki giysileri toplamak için ikinci dolabın alınmadığı bir dünya...
Kendinden ve kendiliğinden ekonomik yaşamlar... Sadece bakış açınızda ufak bir ayar yeterli bence...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder