Geçen ayki sayfa görüntüleme sayısı

15 Kasım 2010 Pazartesi

Bayram...

Yarın bayram... Bu yıl çalışan insanların sabırsızlıkla beklediği, izin alma zorunluluğu olmadan bir hafta izin yapacakları zaman geldi. Öncesinde işler bitirilmeye çalışıldı, hele de zamanla yarışınca ve yurtdışıyla çalışılınca, stres ikiye, üçe, beşe katlanıyor.
Çocukken bayramlar, öncesinde alışveriş stresi yaşanan zamanlardı, hatta sabahları hemen iyilebilsin diye bayramlıklar yatağın kenarına konurdu. Bayramın en büyük eğlencesi lunaparka gitmek, tarafımdan en korkulanı da mantar tabancalardı. Tabii ki mendil arası toplanan harçlıklar artan bir prestij göstergesiydi. Büyükler içinse, bayramlar  uzun süredir ziyaret edilmemiş aile büyüklerinin ziyaret edilmesi, içilen çaylar, ikramlar, yemekler ve bunların hazırlıkları anlamına geliyordu.
Şimdi ise bayramlar sadece izin kullanılan ve tatile gidilen günler anlamına geliyor. Kadınların çalışmaya başlamasının başka sonuçlarından birisi daha... Kadınlar ne yapsın? Trafikle boğuş, işle boğuş, insanlarla boğuş, çocukların dersleriyle, kocanın gömlekleriyle, alışverişle, temizlik düzeniyle, çocukların organizasyonuyla boğuş... Tabii ki üstüne kimse bir de izin yapılabilen günleri misafir ağırlamakla geçirmek istemiyor. Bir yerde evet haklıyız, güne uyduk, ama bir yerde de geleneklerimizi kaybediyor, çocuklarımıza örnek olamıyoruz.
Ben genelde bayramları evde tek başıma geçirmeyi seviyorum. Evin tadını çıkartmak, yatmak, uyumak, evi temizlemek, düzenlemek ve evin dibine kadar keyfini çıkartmak... Annemi babamı ziyarete gittikten sonra, kendimle kalmayı seçiyorum.
Bu bayram tatilinde de kızımı babasıyla gönderdim. İşin iyi tarafı yalnız kalabilmek ve onun saatlerine göre yaşamak zorunda kalmadan özgürlüğü ve spontanlığı tatmak, kötü tarafı ise evde yalnız olmak ve nefes eksikliği...
Kızım  biraz daha küçüktü ve inatla büyüdüğünde de benimle yaşayacağını, benim sevgilim olacağını, beni hiç yalnız bırakmayacağını tekrarlayıp duruyordu, çünkü en büyük korkusu benim bir sevgilim olması, dolayısıyla onu terk etmemdi. Şimdi arkadaşlarıyla gezecek kadar büyüdü, arkasına bakmadan dışarı çıkabilecek yaşa geldi ve artık benim bir sevgilim olması zamanı geldi, onun dışarıya çıkmasına izin verirsem o da benim bir sevgilim olmasına izin verecekmiş. :-)
Ben yalnızım, kızım babasıyla... tatilde... gitti, sadece bir kez yanağımdan öptükten sonra... ve beni aramadı... aradan bir gün geçti, aramadı... ikinci gün bitiyor, aramadı...
Hmmm, bir ara şarjım bitmiş ve aranmışım, ulaşılamamışım. Sonra bir mesaj gelmiş, anne benim laptopumun şifresi ne, babam yanımda değil, neden açmıyorsun telefonu?...
E be kızım, önce gittiğinden yerden arayacaksın, anne biz geldik, merak etme diyeceksin, anne nasılsın diye hatırımı soracaksın... Sonra şifreni öğrenmeye hak kazanacaksın.
Yarın bayram için aramazsan bittin zaten. Babana şifreyi öğrenebilmesi için bir hacker tutturursun artık.
Ne yapayım, gaddarım biraz ben. :-)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder