Geçen ayki sayfa görüntüleme sayısı

22 Aralık 2010 Çarşamba

yeni bir yıl daha...

Herkesin hayatında ritüeller vardır, bazıları günlük hayattadır, yüz yıkamak, diş fırçalamak gibi...Bazıları ise kültürel ya da geleneksel hayatımızda yer alır, Hıdrellez, yılbaşı gibi...
Yine bir yılbaşı geliyor, yeni bir yıl geliyor. Her yıl, insanlar için bir dolu umut yüküyle geliyor. Herkes yeni yıla bir giysi giydiriyor: Bu yıl çok güzel olacak, bu yıl bana bol para getirecek, bu yıl bana sevgili getirecek...
Yeni yıl ne kadar taşıyor bu giysiyi?
Sadece biz o giysiyle ne kadar ilgilenirsek o kadar güzel oluyor. Kısaca niyetimizle ne kadar ilgilenir, yeni yıla girerken ektiğimiz tohumları ne kadar sularsak o kadar güzel ve uzun süreli oluyor.
Ama neden olmuyor? O biçtiğimiz kaftan nasıl da hemencecik düşüveriyor yeni yılın sırtından...
Her yıl yeni kararlar vermek, yeni hedefler belirlemek ve sonra olmaması...
Bu da ritüelin bir parçası mı? Bir parçası olmak zorunda mı?
Yeni yıla büyük büyük elbiseler kesip dikmek aslında hayallerimizle ilgili, ama küçüklüğümüzden beri hayallerimizin peşinden koşmamız engellendiyse, artık bizim de engellememiz kadar doğal ne olabilir ki, çünkü biz buna alıştık. Bir yere kadar gidip, sonra orada durmamız öğretildi bize, dolayısıyla hedefleri koymak serbest, ama hedefe yürümek sınırlı sorumluluk içeriyor.
Sadece küçük bir klik sesi...
Bir dönüşüm sesi, bir değişim sesi, dönen çarklıda küçük bir çentik ve 'hoooop' çark başka bir yöne doğru gitsin sesi...
Bu yıl için belki de ilk hedef bu klik sesi olmalı.
Ve eğer bu klik sesi çıkarsa, hedeflerimize doğru yürürken küçük adımlar yerine daha büyük adımlar atabiliriz...
Ben yeni yıl için nasıl bir elbise biçeceğime henüz tam olarak karar vermedim, ama şunu biliyorum ki, ne olursa olsun, adım adım gideceğim hedefime. Her gün o elbiseyi biraz daha kendime göre biçeceğim ve en yeni yıla girerken tam üstüme olacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder