Geçen ayki sayfa görüntüleme sayısı

19 Aralık 2010 Pazar

Bugün de böyle olsun...

Yazı yazmak istiyorum, ama şu anda ne yazacağımı bilmiyorum. Yolda yürürken, metroda, metrobüste, minibüste, laptopun açık olmadığı her an kafamın içinde bir şeyler uçuşuyor, yazıyorum da yazıyorum. Sonra laptopun kapağını açıyorum ve bir ‘puf’ sesiyle her şey uçup gitmiş oluyor. Gidiyor bile değil, gitmiş oluyor, yani kafamın içi bomboş kalıveriyorum ortalıkta.
O yüzden ne yapalım, kendimi isteğime teslim ediyorum ve ne çıkarsa bahtıma diyorum, sonuçta yapmak istediğimi yapıyorum ve yazıyorum.
Bugün üniversiteden arkadaşlarımla buluştum. Giderken karanlık bir kış gününün bulutları içimde dolaşıyordu, bir yandan ağlama isteği, bir yandan ‘ben neden böyleyim?’ soruları kafamın içinde dolanırken arabayı park ettim. Bir anda geri dönmek ve yalnız kalmak isteğiyle doldum, ama daha sonra bir arkadaşa yolda olduğumu söylediğimi fark ettim. Ertesi gün neden gelmediğime ve sohbette neler kaçırdığıma dair maillerle uğraşmayı yemedi gözüm, dolayısıyla bu iç kavgayla evi buldum ve kapıdan girdim.
Kapıdan girerken sanki bulutlar dağılmaya başladı ve hava aydınlandı. Arkadaşımın konuksever gülümseyişiyle dünya değişti ve içeride ilk kez tanıştığımız altı aylık kızları ile yeni bir dünya ile karşılaştım, yeni hayatlarına tanık olma zamanı gelmişti.
Dakikalar sonra eve diğer arkadaşlar da doluşunca, hoş bir duygu yakaladım içimde, yılların getirdiği paylaşımlar, geçmişle bugün arasında bir köprü, güven, sadece paylaşmak, fikir üretmek, tartışmak ve sadece kendin gibi olmak, hiç masken olmadan, kendini ortaya serebileceğin ve yargılanmayacağını bildiğin bir yer…
Ne kadar şanslı olduğumu düşünüyorum sık sık, arkadaşlarım aklıma gelince ve bunları yaşayacak kadar anım ve arkadaşım olduğunu düşününce. İş yerinde sürekli arkadaş gruplarımdan söz edince, aslında herkesin benim gibi olduğunu düşünürken, acı gerçeklerin böyle olmadığını fark ettim. Geçen yıla kadar bir haftasonu ilkokul arkadaşlarımla, ertesi hafta kurs arkadaşlarımla, daha sonraki hafta üniversiteden ve üstüne gelen haftasonunda da liseden arkadaşlarımla toplantılarımı , buluşmalarımı anlatırken, insanların hayatlarında bu kadar çok arkadaşları olmadığını gördüm. Hatta bazıları sadece iş arkadaşlarıyla haftasonlarını da geçiriyor. Bu iyi bir şey mi, kötü bir şey mi, söylemek bana düşmez, ama ben yine de bu kadar çok arkadaşım olduğu için çok şanslıyım. Ne zaman kafamda bir soru işareti olsa, bir şey danışmak istesem ve sadece sohbet olsa amacım, her şey için bir arkadaşım var.
Bunun yanı sıra çok kocaman bir yalnızlık duygum da var. Toplumların içinde, grupların içinde kendimi bir anda çooook güzel yalnız hissedebilirim ve o gruba sanki uzaydan bakıyormuş gibi uzaktan ve dışından bakabilirim. Bunu yapmak bir yerde hoşuma da gidiyor. O anın fotoğrafını çekiyorum, konuşmaları dinlerken ve konuşan arkadaşlarımı izlerken, sanki bir film izler gibi tadını çıkarıyorum. Bir anda içimi çok kalabalık bir İtalyan ailesinin sofra başında akşam yemeğini yedikleri bir sahneyi seyrederken olduğu gibi, komik, güzel, mutluluk verici bir duygu karışımı kaplıyor, hafif baharatlı, hafif tatlı.
İşte bugün yine o tadı hissettim. Arkadaşlarıma yürekten sevgi ve teşekkürlerle…

3 yorum:

  1. iyi ki dönmemişsin kapıdan. :)

    YanıtlaSil
  2. sen bir tanesin Banu'cum ve iyi ki de yollarımız kesişmiş...

    YanıtlaSil
  3. Evet, çok güzel bir gündü. Kim bu adsız acaba? :-))

    Hülya, birlikte çalışmak çok zevkli. teşekkürler

    YanıtlaSil