Geçen ayki sayfa görüntüleme sayısı

9 Aralık 2010 Perşembe

Minibüs şoförlerine en derin saygılarımla…

Bir bardağa biraz su doldurursunuz, sonra durur, biraz daha doldurursunuz, gider gelir biraz daha doldurursunuz… böyle aralıklarla doldurunca ve o bardak bir türlü taşmayınca, sanırsınız ki, ne kadar doldurursanız doldurun, o bardak o suyu hep alacak, hep alacak… bir gün gelir, bir bakarsınız, su dışarı sızmaya başlamış, üstünde durmaz, bardakta suyu habire tıkıştırmaya, sıkıştırmaya çalışırsınız ve su artık daha fazla artarak akmaya başlar, en sonunda taşar…

Şimdi yolları o bardak, arabaları da su olarak düşünün. Her taraf araba dolu, her gördüğüm kişi araba almaktan söz ediyor, geçen gün iş arkadaşım kızının araba almak istediğini söyledi, ne de olsa artık 500 tl aylık ödemeyle araba alınıyormuş. Oldu, alsın, nereye sokacak o arabayı? Yollarda o araba için yer kaldı mı? Otoparklarda neredeyse üstüste konacak arabalar. Herkes köşe kapmaca oynuyor. Büyükler oyun oynamaz mı sanıyorsunuz? İşte köşe kapmaca (park etmek), işte play station (Tem’de araba sollamak) , işte arkadaş korkutma (kamyonların korna çalması) , işte yakantop (küçük çaplı trafik kazası) …

İşte ben bu haldeyim artık, bu arabalara doymuş taşmış bir insanım. Bankalara zaten gıcıktım, bir de bu yüzden gıcık olmaya başladım.

Bir de toplu taşımacılık var tabii, trafiğin diğer yüzü… İstanbul bu kadar büyük olunca, gitgide dışarılara taşınca aslında araba sahibi olmak da şart oldu. Bir yerden bir yere gideceksiniz, aktarma yapmaktan akşama ne yönde olduğunuzu şaşırıp, kendinizi başka bir yönde bulmanız da olası. Örneğin ben arabasız işe gelmeye kalkarsam en az 3 taşıtla gelebiliyorum. Aralarda beklemek, gelen taşıtlara binmeye çalışmak zaten büyük bir sportmenlik ve sabır gerektiriyor, ama kimse sonunda madalya takmıyor. Tabii taşıta binebilirseniz, bir de üstüne oturabilirseniz, aldığınız haz ve yaşadığınız mutluluk en zorlu yarıştaki altın madalyayı kazanmaya eşit, hiç abartmıyorum.

Toplu taşımacılığın mihenk taşlarından birisi de minibüsler. Hatta bir rivayete göre Istanbul’daki metro sistemi aslında Menderes döneminde yapılacakmış, Fransızlar projeleri sunmuşlar, ama dönemin hükümeti minibüs şoförlerinin oylarını kaybetmemek için projeden vazgeçmişler. İşte böyle önemli bu minibüs şoförleri… eh kendisine bu kadar önem bahşedilen insanoğlu buldumcuk olmaz mı? Hepsi olmasa da çoğu kendini yolların fatihi, yolların kralı, trafik yöneticisi gibi görüyor sanırım. İstedikleri gibi sollama, sağlama, düz giderken aniden direksiyon kırma, insanları balık gibi istiflemek, şerit değiştirir gibi yapıp yapmamak en büyük özellikleri…. Bir özellikleri daha var ki, beni çıldırtıyor: korna çalmak. Bir vites değiştirme hemen bir kere kornaya basma hakkı veriyor sanki. Adamın eli korna düğmesinin üstünde… içindeki çocuk oradan kendini dışarı atıp oyun mu oynuyor, anlamıyorum ki.

Bir kere iş dönüşü minibüse bindim, önde ayakta durdum. Şoför genç bir adamdı. Hemen kornaya asıldı. Benden bir soru çıktı, ben bile şaşırdım: o kornaya sürekli basmak zorunda mısınız?
Ne dese beğenirsiniz? ‘Hatırlatıyorum’ dedi.
‘Neyi?’ sorusunun karşılığı, bizim eve gideceğimizi hatırlatıyormuş.
Hey allahım yaaaa, ben ne zaman eve gideceğimi unuttum? İşte bunu hatırlayamadım, çünkü HİÇ OLMADI!

Minibüs şoförlerindeki genel kanı, onlar kornaya basınca görülüyorlar, onlar kornaya basınca milletin aklına, haaaaa bir de minibüs var, ben ona da binebilirim düşüncesi geliyor, onlar kornaya basınca bütün arabalar bir kenara çekiliyor ve yollar onlara kalıyor. Kim bu düşünceleri ve homo sapiens zihin yapısını bu kişilere verdi, nereden öğrenebilirim acaba?

Bunu öğrenemesem de, bildiğim tek şey yakında ya trafik canavarı ya da minibüs şoförü katili olacağım… J

Beni yargılarken son isteğimi soracak olurlarsa, bankalar batsın, herkes paralarını yastık altı yapsın, herkes daha fazla nakit kullansın, kimse kredi çekemesin, kimse araba alamasın, otoparklar ağaçlandırılsın derim, bir de bir sevgilim olsun. İstersek olur bence. J


2 yorum:

  1. süper olmuş...

    YanıtlaSil
  2. Banucum çok güzel yorumlamışsın, senin bu yazın üzerine bir an araba almaktan vazgeçmek üzereydim ama daha sonra silkinip kendime geldim:-) İşin şakası bir yana her sene artan bu trafik 3 sene sonra hareket edilemez hale gelince ne olacak???

    YanıtlaSil