Geçen ayki sayfa görüntüleme sayısı

17 Ekim 2010 Pazar

Parayı yönetmek, hayatı yönetmek, kendini yönetmek..

Alışveriş merkezleri, kısa adıyla AVM furyası başladığında insanlar İstanbul'da ilk Mc Donalds'ın açıldığı zamanlardaki gibi oralara üşüştüler... Bir merak, bir merak... alt tarafı, dükkanlar, alışveriş, alış ve veriş...
İstanbul'da ilk olarak Galleria açıldı sanırım, sonra Akmerkez ... önceleri yavaş yavaş yapılan alışveriş merkezleri, nedense son yılların yükselen trendi olarak bir anda her boş alanı doldurmaya başladılar. Bu arada tabii ki yurtdışının büyük marketleri de birer birer gelmeye, küresel alanda yerlerini almaya, kültürümüze yenilikler getirmeye başladılar.
Her boş alan dolunca ne oldu? Artık toprak kokusu duyulmaz oldu, doğanın sesleri otoparkta yer arayan arabaların motor ve korna sesleri arasında yok oldu. Eski insanların doğaya bakıp neler olduğunu anlamaları, sembollerden geleceği okumaya çalışmaları, eşzamanlı işaretleri görmeleri artık bir şehir efsanesi oldu, hatta öyle bir efsane ki, insanlar bunların varlığını öğrendikten sonra kişisel eğitim kurslarına gitmeye başladılar, yani içimizdekileri artık kurslardan öğreniyoruz.
Doğadan kopunca yavaş yavaş duygularımızdan uzaklaşmaya başladık. Alışveriş merkezlerinin spot ışıkları altında, ellerimizde poşetlerle dolaşırken kendimizi bir pop ya da sinema sanatçısı gibi hissetmeye başladık, içimizin boşaldığını, ruhumuzun üstüne pantalonlar, t-shirtler, mantolar serdiğimizi farketmeden kendimize yabancılaştık.
Reklam filmleri çeken ve sonra işini bırakıp kendini kişisel eğitime veren arkadaşım, reklamlarda duygu satıldığını söyledi. bunu al, bunu hisset; bunu al, böyle ol... Reklamlarda dayatılan sloganlara bir dikkat edin, bu çorabı giy, böyle ol... Seksi olmak için o markayı almam gerekli, ama kimse bilmiyor ki, seksilik içten gelir, yoksa ancak 'köyden indim şehire' imajı olur. Eee, siz bunun içten gelmesi gerektiğini bilirseniz, ne olur? O çorabı almaya ihtiyaç duymazsınız artık, aksine kendinizi seksi oldurmaya çalışırsınız, bu da çorap almakla olmayacağı için, o markanın satışları azalır. Ne gerek var? Önemli olan ekonominin yürümesi, sizin kendinizi tanımanın ekonomiye ne katkısı olacak? Sanırım, hiçe yakın dersem abartmış sayılmam. Bu durumda, ekonominin yürümesi için her yol mübah, yani siz kendinize yabancılaşın, duygularınızı alışveriş merkezlerinde bulmaya çalışın...
İşte aslında alışveriş merkezinin temelinde demir çelik yerine bizim ruhlarımız yatıyor.

3 yorum:

  1. Çok haklısın,bugün senin balkonunda oturup sessizliğin içinde kuş cıvıltılarını diledim.Kuşun adını bilmiyordum,kısaca ona Sığırcık Kuşu dedim.AVM hayatımızın bir parçası oldu artık.Alış veriş yapamadığım zaman kendimi kötü hissediyordum.Ama bugün sabah o kuş cıvıltılarını duyunca,mağazalardan duyulan çıstaklı müziğin o kuşun yerini aldığını,kuşları ve doğayı gerçekten çok özlediğimi fark ettim.

    YanıtlaSil
  2. sevmeyi unuttuk,duyguların zincirlerine vurduk kendimizi ve özümüzden uzaklaştık.sevgi öğrenilebilir ve öğretilebilir.yeterki bu sorumluluk ve duyarlılık için hazır olalım.sevgiyle kucaklıyorum.

    YanıtlaSil
  3. Banu'cum, yazın çok keyifli ve aynı zamanda kaybettiklerimizi çok vurucu şekilde hatırlatmışsın.
    "..aslında alışveriş merkezinin temelinde demir çelik yerine bizim ruhlarımız yatıyor." Bu cümle son 40-50 yıllık üzücü geçmişimizi çok güzel açıklıyor. Ruhlarımızın bir gün yeniden gün üzüne ve kendi doğal gücüne kavuşacağına yürekten inanıyorum. :)

    YanıtlaSil