Geçen ayki sayfa görüntüleme sayısı

8 Ekim 2010 Cuma

Ergen kızımla tatilde...

Kışın her akşam erken kararan hava  Güneşli-Büyükdere hattındaki eve dönüş  yolculuğumun stresini ikiye katlıyor. Eve vardığımda zaten trafikle boğuşmuş bedenim helak olmuşken, bir de yemek hazırlığı, masanın toplanması, kızımın derslerinin bitmemiş olmasının verdiği sinirle ancak bir saat ve belki biraz üzeri görebildiğim kızımla tatil yapmayı dört gözle bekledim.
Erken rezervasyon reklamları çıkar çıkmaz tatil araştırmalarına başladım. Gazete ilanları, arkadaş tavsiyeleri derken, en sonunda kaydıraklı olan Magic Life’da karar kıldım.
İki yıl önce gittiğimiz otelde kızım kaydırakta kayarken ben onu denizden izlemiştim.  Birlikte yemeğe gitmiş, sohbet etmiş, havuzun tadını çıkarmış, birlikte kitap okumuştuk.  İşte yine öyle bir tatil olacaktı. Kışın yapamadığımız sohbetleri yapacak, paylaşamadığımız anları birbirimize anlatacaktık. SBS’ye hazırlanan kızımın heyecanlanmaması ve dikkatinin dağılmaması için heyecanımı kendime saklayacak, ser verip sır vermeyecek kadar anlayışlı bir anneydim ben. Kendimle gurur duyuyordum. Maddi durumum pek parlak olmamasına karşın, kızım için en güzel sürprizi hazırladığımı düşünüyor ve çok seviniyordum.
Tatile az kala en sonunda söyledim. Tabii Magic Life’ı bilmeyen kızım sadece kaydırak olup olmadığını sordu, çok da bir heyecan gösterisinde bulunmadı. Tabii ki zamanı gelince o da sevincini gözlerinde gösterecekti.
İlk vukuat uçak yerine otobüs yolculuğu ile başladı. Daha önce otobüs yolculuklarından büyük keyif alan kızım artık uçağın hızını daha çok sever olmuş, varan bir…
Ertesi  sabah annem ve  teyzem bizi otogardan aldılar. Önce teyzemin evine gittik, kahvaltı ettik. Kızım dayanamayarak, kendini havuza attı.  Artık tatil başlamıştı.
Saatimiz gelince otele gittik. Odamız hazır olmadığından biraz dışarıda beklemek zorunda kaldık. Benim için her şey yolundaydı, ancak sanırım kızımın krizleri orada başlamıştı.
Otelci olan teyzem sayesinde, en iyi odalardan birine yerleştik. Havuza yakın, ama havuz gürültüsünden uzak, deniz kokusu alabildiğimiz bir oda… daha odaya girer girmez kızımdan ilk çıkan cümle: ben burayı beğenmedim, burada sıkıldım. Varan iki…
Her şey yoluna girecek, biz süper bir tatil yapacaktık. Biraz alışması gerekli dedim kendi kendime, halbuki , burası muhteşem, çok güzel bir yer, ne güzel bir yer seçmişsin nidalarını bekliyordum.
Oyalama taktiği olarak yemeğe gitmeyi önerdim. Restoranda yemekleri alıp oturduktan sonra, kızımın gözünde nurtopu gibi iki tane yaş duruyordu. O kadar sıkılmıştı yani, ayrıca şu taraftaki gerizekalı kız da ona bakıyordu. Kızımın öz güvenini tekrar tekrar içimde sorgularken, nerede yanlış yaptım diye düşünmeye başlamıştım ve sinir katsayımı artık hesaplayamaz olmuştum.  Varan üç…
Odaya gittiğimizde kızım artık burada tatil yapmamaya karar vermişti, çünkü o aslında kaydırak da sevmiyordu artık.  Varan dört… hem havuz da sevmiyordu.
Ve artık kendimi tutamaz olmuştum. Sahile tek başıma indim ve ağladım. Benim düşündüğüm tatil bu değildi. Ne yapalım, başa gelen çekilir…. Kızımı bir dahaki yıla tatile götürmemeye karar verdim ve kararım içimde bir hafifliğe yol açtı. Bunu daha açıklamayacaktım kızıma, belki de kararlarımı son dakikada açıklamak yapılmaması gereken şeylerdendi ve ben bunu bilmiyordum. Kendimi akışa bırakarak, üzgün kızıma sarıldım ve uyuduk.
Ertesi sabah onu teyzeme göndermeyi ve otelde iki gün geçirmeyi teklif ettim. Yufka yürekli kızım bu teklife de sıcak bakmadı. Sıkılacaktı, ama otelde kalmaya karar verdi. Ondan sonraki birkaç saat kızımın Oscar’lık rol kesmesiyle geçti. Mutsuz ama benim hatrıma mutluluk oyununu oynayan kızımla, denize girip dalgalara karşı dalıp çıkarak, kendi kendimize oyunlar üretmeye çalıştık. O sırada eli işte gözü oynaşta dedikleri türden kızımın gözünün çevredeki çocuklara kaydığını gördüm ve birden acı gerçekle yüz yüze geldim… hayır, acı gerçek yüzümde bomba gibi patladı: KIZIM BÜYÜMÜŞTÜ!
Evdeyken yaşı gereği söylediğim, kızım büyüdü artık cümlesinin gerçek anlamı o sırada birden beynimde değişik ampullerin yanıp sönmesine, yuvadan havalanan kuşların çıkardığı seslerle kafamın içinin yankılanmasına yol açtı.
Kızım artık kendine arkadaş arıyordu, ben yetmiyordum ona artık. Sonra birdenbire , kendi 12 yaşım aklıma geldi. Ben de istemiyordum annemi yanımda, tek olmak istiyordum, sadece arkadaşlarımı istiyordum. Evet, devran dönmüştü artık. 
Evde artık gerçekten ergen bir kız var ve benim bunu kabullenmekten başka bir çarem yok.
Neyse ki, denizden çıkarken ettiğim dua tuttu ve kızım denizden çıkarken gördüğü ,spordan tanıdığı iki kız arkadaşıyla can sıkıntısını bırakmış olarak yanıma geldi.
Tatilin sonunda kız arkadaşlarının annesi ve teyzeleriyle beni tanıştırdığı için beni asosyallikten kurtarmış olduğundan dolayı kendiyle gurur duyuyordu. J

2 yorum:

  1. Banu'cuğum;
    Kalemine sağlık....
    Önce bu yazını okudum, sonra bir solukta diğer paylaştıklarını!!! Hepsi birbirinden içten, hepsi birbirinden İNSAN!! Sonra da aklıma şu fikir geldi: "kadın erkek kimse bu kadar insan olmamalı, başı-sonu muhakkak suistimallere açık"
    Yazmaya devam et arkadaşım, baksana saat kaç! Ama çatlak arkadaşın akışta ve her saatte okumaya devam edecek emin ol! Sevgiler :-)))

    YanıtlaSil
  2. seni seviyorum. suistimallere açığız, ama sınırlarımızı düzgün çizersek, kimse suistimal edemiyor. benim sorunum bir zamanlar herkesi benden ön sıraya koymamdı, sınırlarım yoktu. artık kendimi daha iyi tanıyorum, neyi istediğimi, neyi istemediğimi biliyorum ve sınırlarımı çiziyorum. benim için hayır'sa hayır diyorum. aslında bu kadar basit... tabii buna gelene kadar çok bedel ödedim. :-)
    seni seviyorum.

    YanıtlaSil