Geçen ayki sayfa görüntüleme sayısı

28 Ocak 2011 Cuma

O artık bir melek...

Kızım voleybola gidiyor. Voleyboldaki arkadaşlarına ve velilerine transformalnefes tanıtımı yaptırmak istedim. En sonunda yolum bir şekilde H. ile kesişti. 30 yaşında, iki çocuk annesi, 5 yıllık evli H. ile tanıştım. Tanışma vesilesi ise maalesef kanserdi. Transformalnefes kanser gibi oksijenli ortamlarda yaşayamayan hastalıklar için iyi bir alternatif, aynı anda hastalıklara neden olan düşünce yapılarınızı farkında olmadan dönüştürürken, nedenlerin kaynağından bazı farkındalıklar yaşamanıza, kendinize yaklaşmanıza yardımcı oluyor. H'nin yengesi de tanıtımda bunları duyduğu için Hatice için bir alternatif düşünmüş,ama maalesef H. artık son aşamaya gelmiş.

H'yi ancak iki kez görebildim, tam seans yapabilecek durumda değildi. Biraz masaj, biraz sohbet, biraz reiki...Son görüşümde Debbie Ford'un bir kitabını götürmüştüm: Işığı arayanların karanlık yönü...

O kitabı daha önce okudum, ama birden neler yazdığını unuttuğumu düşünerek, kitabı herhangi bir sayfasından açtım. Tam önüme gelen cümle bana bir tokat gibi çarptı, çok sevindim, sanki meleklerden bir mesaj gibiydi: Morgan kanserden kurtuldu.

H'ye masaj yaparken, onun bir eşikte durduğunu hissettim. Ne yaşamaya ne de ölmeye cesareti vardı, bir o yana, bir bu yana bakıyor, ama eyleme geçmiyordu. Ona, seçimini yap, dedim, yaşamayı hakediyorsun.

İki gün sonra H.nin vefat ettiğini öğrendim. O artık bir melek olmuştu.

İlk aklıma gelen çocukları oldu. Onlara nasıl anlattılar annelerinin öldüğünü. Sadece artık anneniz yok mu dediler, anneniz gitti, bir daha gelmeyecek mi dediler, ne dediler?

Sonra ben olsam ne derdim diye düşündüm ve en sonunda ona Melek adını takmaya karar verdim. O artık herkes için bir melek oldu, ilk başta da çocukları için, üç ve beş yaşındayken kaybettikleri, hatırlarında hiç birlikte anıları olmayan anneleri artık bir melek olmuştu. İçlerindeki hiçbir zaman bitmeyecek anne özlemini artık meleklerinin bitirmesi, gidermesi gerekiyor.

Kendimi düşündüm. Annem, babam, kardeşlerim,kızım ve  yeğenlerim hayatta. Ne kadar zenginim ben? Sadece sırasıyla, babaannem, dedelerim ve anneannem vefat etti. Allah sıralı ölüm versin derler, ama sırada acele etmemek gerekli, hayatı dibine kadar yaşamak, hayat verdiklerinin hayata karşı iki ayaklarının üzerinde sıkı sıkıya durduğunu gördükten sonra gitmek gerekli.

Aslında Candan Erçetin'in söylediği gibi: Ölümden başkası yalan!

Yalan olan bir dünyada, yalanların içinde doğruyu bulmaya çalışıyoruz, yoruluyoruz, vazgeçiyoruz, pes ediyoruz, sonra bir an geliyor, tekrar baştan başlıyoruz.

Ben bu aralar ölüme yaklaşmaya çok takılmaya başladım. Ne kadar kaldı, daha neler yapabilirim, kızım için, kendim için, çevrem için, sevdiklerim için ne yapabilirim? Yapılabilecek bu kadar çok şey varken, iki çaput parçası için sinirlerimi germeye ne gerek var? (Tekstilde çalışıyorum ya:-))

Sıralı ölüm olduğunu düşünüyorsan yanılıyorsun, daha zamanın olduğunu düşünüyorsan yanılıyorsun. Her an her şey olabilir'in içine ölümü de katabilliyor musun?

İşte böyle, son zamanlarım biraz karışık, biraz depresif, biraz ölüm soğukluğunda, biraz isteksiz, biraz şevksiz, biraz zoraki, biraz şimdiye kadar hiç olmadığı gibi, biraz köklenmiş, biraz daha değerbilir, biraz daha kararsız, biraz daha doyumsuz, biraz daha sevgi açı, biraz daha sevgi dolu, biraz yabanıl, biraz yabancı... biraz biraz hepsi...

Bilge'nin dediği gibi ama: Bu da geçer...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder