Geçen ayki sayfa görüntüleme sayısı

13 Ocak 2011 Perşembe

Kadın olmak ya da kadın kadın olmak...

Dünyaya gelirken kadın olmayı seçmişim, yani iki memem, bir vajinam olmasını... Tabii görsel olarak...
Yani bana baktığınızda şöyle diyorsunuz, hmmm bir kadın...
Bir de kadın kadın olmayı seçenler var, baktığınızda iki memeden daha fazlasını gördüğünüz kadınlar, yürürken, otururken, kalkarken, elini saçına götürürken kadın olduğunun farkında olan, alıcı, çekici, kısaca kadın kadınlar... Onlara bakarken de şöyle diyorsunuz, oooooooo... kadın gibi kadın...
Son 20 yılda, özellikle son 10 yılda çalışan kadın sayısının artması ve kadınların üst düzeylerde de çalışabileceğinin artık kabul edilmesi ortalığı bir savaş alanına döndürdü, üst düzeylere çıkmak isteyen kim olursa olsun kendini kanıtlamak zorunda olduğu için kendinden vazgeçmek zorunda kalıyor, sonra geldiği yerde kalabilmek için kendi olmaktan vazgeçiyor, sonuçta artık kim olduğunu bilemez duruma geliyor. Bu arada çalışmak erkek enerjisi fazla bir durum olduğu için erkekler daha şanslı. Eski zamanları düşünün, kadın toplar, erkek avlanırdı, şimdi ise kadınlar da er meydanına çıktı ve av peşinde koşturuyor, toplayıcı kadınlar ise ikinci sınıf olarak kaldı.
Er meydanındaki kadınlar ortama ayak uydurmak zorunda ve oranın enerjisiyle de uyumlanmak zorunda olduklarından artık gittikçe kendilerini nötrleştirmeye çalışıyorlar.
Hepimiz enerji bedenleriz, yani yoğunlaşmış enerjilerimiz içimizden dışarıya vuruyor, birine baktığımızda sadece onun bedenini gördüğümüzü düşünürken, aslında enerjisinin dışavurumunu görüyoruz. O yüzden çirkin yüzlü biri bize güzel gelebiliyor ya da dünya güzeli bir kadına baktığımızda hiçbir şey hissetmeden duvara baktığımızı düşünebiliyoruz.
Bedende iki enerji dolaşıyor, eril ve dişil enerji, eril enerji bedenin sağında yer alıyor ve ifade etmeyi gösteriyor, dişil enerji bedenin solunda yer alıyor ve alıcı olmayı ,kabul etmeyi gösteriyor. Bu enerjilerin dengesizliğini aynaya baktığımızda görmemiz çok kolay.
Ben de kendime baktığımda erkek tavırlı bir kadın bedeni görüyorum son zamanlarda. Allahtan son zamanlarda kadınsı bir davranışla her gün makyaj yaparak gidiyorum işe, ama yine de içimdeki erkek enerji bir yerlerden haylazca fırlayıveriyor ve adımlarımda kendini belli ediyor.
Çalışırken kadın olmak biraz daha kolay belki de, çünkü sürekli bakımlı olmak zorundasınız. Kendinizi bırakma lüksünüz yok, ama benim gibi manikür, pedikür için kuaföre gitmeyi sevmiyorsanız, kuaför ziyaretlerinin arası uzuyorsa ancak bakımsız olma lüksünü yaşıyorsunuz.
Anne olup çalışma hayatının içinde hem kariyer hem çocuk diye debelenirken kadın rolünün görevleri, zamansızlık nedeniyle boşverilebiliyor. Örneğin yemek yapmak, genelde çocuklu evlerde bakıcılara bırakılıyor. Evi toplamak, temizlemek ise bakıcı ve temizlikçi arasında paylaştırılıyor. Evin annesi ise bir erkek gibi iş peşinde koşturuyor, eve ekmek getiriyor.
Evet, kadının elinin ekmek tutması iyi bir şey, ekonomik özgürlüğünün olması çok iyi bir şey, ama hayatsal rolünün dışına çıktığında, dengeyi kaybettiğinde hayatından aldığı doyum azalıyor.
Sonuç olarak, ben kadın olduğumu daha fazla hissetmek istiyorum.  Bana baktıklarında ooooo, kadın gibi kadın desinler istiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder